Çocuk ve ergenlik dönemi obezitesi son yıllarda artış göstermektedir. Psikanalitik kuramda, obezite oral dönemde anne ile kurulan bağda bebeğin çevresel eksiklikten ötürü nesneler ile iyi uyum sağlayamamasına ve nesillerarası beden içine almaya bağlı görülmektedir. Daha sonra, ergenlik ebeveynler ve onların içselleştirdikleri imagolarla yeni bir mesafe oluşturmak ve ilişkileri yeniden düzenlemek yani ilk nesnesinden ayrışabilmesidir. Çeşitli hastalıkların ergenlikte ortaya çıktığı düşünülürse, hastalanan ergene "psikosomatik psikanalitik" yaklaşım önem kazanmaktadır. Bu çalışmada çocukluktan yetişkinliğe kadar izlenen obez hastalar görülen değişimlerin ve dönüşümlerin onlarda uyandırdığı endişe duygularını durdurmada en tercih ettikleri yol aşırı yemek yemektir. Türkiye?de yürüttüğümüz çalışmanın sonuçlarına baktığımızda bu hastalarla ilgili bazı bulgular ortaya çıkmaktadır; duygulanımların fakirleşmesi, söylemin güncellik içermesi, düşlemsel dünyanın fakirliği gibi. Özne, bedeniyle, ailesel ruhsal aygıttaki bir işlev bozukluğuna bağlı grupsal bir ıstırabı ifade eder. Ergenin semptomu böylece aile içerisinde merkezi bir yer edinir, ki bunun amacı ailesel süredurumunu (homeostaz) korumak ve böylece aile bedeninin bilinçdışı imgesine dönüşür. ergenlerde obezite ile ilgili çalışmalar yapan birçok yazar, obezitenin oluşumu ile bir ayrılık ve gerçek ya da düşlemsel bir yasın işlenmesindeki zorluktan bahsederler. Bunun sonucunda ise yemek bedeni dolduran telafi edici olarak düşünülmekte, acıkmadan yemek yiyerek kişi iç boşluğu doldurmakta, arkaik yasın olanaksızlığı ve obez kişilerin dediği gibi "içte boşluk hissi" hep yaşantılanmaktadır.