TAT durumunda, kişi, kelimelerini, sessizliklerini ve hatta beden dilini kaydeden klinisyenin yardımsever ve dikkatli bakışları altında gördüğünden hareketle bir hikâye anlatmaya davet edilir. Klinisyenin ve kişinin bakışları neredeyse hiç kesişmediği halde, kişi hikâyesini klinisyene anlatır ve yazılı olan kaygıları aralarındaki sadakat dolu bir aynayı temsil eder. Bununla beraber, test yönergesi neredeyse birbirine hiç bakmayan karakterler arasında bir hikâye oluşturmayı gerektirir. Böylece kişi için, ilişkinin temel görünür boyutlarından biri olan bakışın eksikliğinde karakterleri ilişki içinde tasvir etmesi söz konusudur. TAT durumunda bakışı tarif eden tüm bu çelişkiler bir çatışmayı harekete geçirmez mi? Yazarlar psikanalize referans vererek ve klinik deneyimlerine dayanarak, bakışa atfedilen farklı değerleri keşfediyorlar: hikâyenin dışına yönelik bakış ifadesi biçimlerinden, hikâyelerin içindeki bakışa değinip, görsel işlevine yatırım yaparak bir organ olarak göze tutunmayı ve ilişki içinde bakışa yüklenen niyeti ele alıyorlar. Yetişkin hastalara ilişkin farklı protokollerden hareketle yazarlar fikirlerini açıklıyorlar.